Haleluyaprotestan kilisesi
  iznik konseyi
 

        iznik konseyi

Birçok insan bize gelip kanıtlanan bir gerçekmiş gibi, İncil’in tarih boyunca “papazlar” tarafından tahrif olduğunu söylüyor. İlginç tarafı şudur, daha bugüne kadar hiç kimse buna ilişkin zerre kadar kanıt gösterememiştir — hepsi kulaktan dolma boş ve yersiz iddiaların ötesine gitmiyor. Komik taraf şudur, diyelim ki Mesih’ten 400-500 sene sonra yaşamış bir papaz İncil’in bazı öğretilerini benimsemediği için onu değiştirmek istedi, fakat bunu tamamıyla gerçekleştirebilmesi için dünyanın dört bucağına yayılan binlerce İncil kopyalarının hepsini bir araya toplayıp tek tek yeniden yazması gerekiyordu. Sizce bu mümkün mü? Yine başka birisi, İncil’in aslının çoktan kaybolduğunu, Hıristiyanların şimdi kullandığı İncil’in uydurma olduğunu emin bir şekilde iddia eder. Peki, elimizdeki İncil’in orijinal olmadığına dair kanıt var mı? Tam aksine içsel veya dışsal kanıt olsun, tarihsel, bilimsel ya da mantıksal kanıt olsun, her alanda İncil’in Tanrı’nın esini olup bozulmayarak elimize ulaştığını kanıtlayabiliyoruz. Yukarıdaki iddiaları gerçek olarak kabul ettik var sayalım, Tanrı’nın hikmeti ve gücünü hiçe indirgeyip karakterini küçümsemiş olmaz mıyız? Hâlbuki hepimiz Kadir olan, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten bir Tanrı’ya inanıyoruz. Eğer Tanrı dün, bugün ve sonsuza dek değişmez tek Tanrı ise, kendi Sözü’nün de değiştirilmesi olanaksızdır, çünkü Tanrı sözlerini insanlara esinlediğine göre onları koruyabilecek güçte olsa gerek. Yoksa bu asılsız şeyleri söyleyerek, haşa haşa, sapkın papazların Tanrı’dan daha güçlü olduğunu mu iddia ediyoruz. Tam aksine Tanrı kutsal sözlerinin asla değiştirilemeyeceğine dair defalarca vaatte bulunmuştur (bkz. Mezmur 119:89, 1.Petrus 1:23-25). İkinci olarak İncil’in değiştirilmediğini ispatlayan binlerce tarihi elyazmaları arkeolojik müzelerde hâlâ mevcuttur. İsa’dan sonra ilk yüzyıllardan başlayarak eski kilise döneminden kalan 5.000 metinden daha fazla Grekçe (Eski Yunanca) el yazması, İncil kalıntıları vardır. Ayrıca Mesih’ten kİsa bir zaman sonra diğer dillere (Latince, Kildanıca, Süryanice vs..) çevrilmiş 9.000’den fazla İncil el yazmaları bulunmaktadır. Şimdiki elimizde mevcut olan bu İncil, eski dokümanları inceleyerek birbiriyle kıyaslayarak güncel Türkçe’ye çevrilmiştir. Bakın, eskiden kalan eserlerden hiçbir kitap (Örneğin: İlyada ya da Aristo eserleri) Kutsal Kitap gibi var olan ispatların yüzde beşine bile sahip değildir. Yani dünya çapında İncil kadar sağlam ve güvenli bir şekilde aktarılmış, dikkatlice çevrilmiş ve itinayla korunmuş hiçbir tarihi eser bulunmamaktadır.   

b. İznik Konseyinde 4 İncil mi seçildi?
     İncil konusundaki bir başka iddia ise İznik şehrinde yapılan konseyde 4.400’ü aşkın değişik el yazmalarından en uygun görülen dört farklı (Matta, Markos, Luka, Yuhanna) İncil’in seçildiği yönündedir. Hatta kimileri çok basit ve komik bir iddiada bulunur: “Piskoposlar üzerinde yüzlerce İnciller bulunan masayı sallamışlar ve kitapların birçoğu düşmüş sadece dört tanesi kalmış. Bunları da hakiki İncil olarak kabul ettiler.” Milletin bu tür şeylere nasıl inandığı bizi şaşırtıyor — tabii ki bunu da itiraf edelim ki bizler de eskiden böyle hurafelere inanıyorduk. Bu iddiaların akıl dışı ve çok komik olduğu aşikârdır. Bugün elimizde olan ve okuduğumuz İncil’in sadece içindekiler bölümüne bakıldığında bu hikâyenin gerçeği yansıtmadığını görürüz, çünkü Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncil’in sadece ilk dört bölümü oldukları ve İncil’in toplamı 27 bölümden oluştuğu görülebilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi eski ve tarihi kaynaklara göre elimizdeki İncil’den başkası olmamıştır. Peki, İznik konseyi denen şey nedir? M.S.325 yılında toplanan konseyde İsa Mesih’in ilahi sıfatı tartışıldı. Özellikle İsa Mesih’in tanrılığını kabul etmeyen ve inanlıları bu düşüncesi ile doğru yoldan çıkarmak isteyen Aryus adındaki bir kilise görevlisinin iddiaları görüşüldü. Bu görüşmeler neticesinde İsa’nın tanrılığı tartışılamayacak bir olgu olarak kabul edilmiş ve yayınlanan bir inanç bildirgesi ile bu karar dünyanın dört bir yanındaki Hıristiyan topluluklarına bildirilmiştir. İznik Konseyinde İncil’in metinleri üzerine bir tartışma söz konusu olmamıştır. Tersine katılan herkes aynı İncil’i kullanarak İsa Mesih’in tanrılığını tartışıp ortak bir anlayışa vardılar.    

c. Asıl İncil, Barnabas İncil’i değil mi?
     İnsanların zihnine yerleşmiş bir başka masal da asıl İncil’in eskiden beri Vatikan’da saklandığıdır. İddia edilen bu İncil yeni keşfedilen ve bugün bulunup okunması çok kolay olan Barnabas İncil’idir. Aslında Barnabas İncil’inin en eski nüshası İtalyanca olup 16.yy’da yazılmıştır, dolayısıyla tarihe dayandığı söylenemez. Sanılanın aksine, bu İncil içerik bakımından çelişkilerle doludur. En basit olarak, Yazar kendini İsa Mesih’in havarisi Barnabas olarak tanıtmaktadır. Fakat ne ilginçtir ki İsa Mesih’in Barnabas adında bir havarisi yoktu. Sonra daha ciddi çelişkiler de ortaya çıkıyor: Barnabas kitabının 152. bölümünde İsa’nın Nasıra’dan gemiye binip Kudüs’e gemiyle gittiğini yazar, fakat ne Kudüs’te ne de Nasıra’da deniz vardır. Nasıra kendisine en yakın göl olan Celile gölünden 25 km. uzaklıktadır ve o gölde gemiyle Kudüs’e ulaşmak mümkün değildir. Bu, “Ben Ankara’dan Diyarbakır’a gemiyle gittim.” demeye benzer. Demek ki yazar İsrail topraklarına yabancıydı. Bir diğer çelişki şöyle: Barnabas İncil’ine göre (bölüm 3 ve 217) Pontius Pilatus İsa’nın hem doğumunda hem de ölümünde Yahudiye (Filistin) ilinin Romalı Valisiydi. Oysa İncil ve o dönemdeki tarihçilere göre Pilatus M.S. 26 yılında İmparator Tiberius döneminde Vali atandı (Luka 3:1). Ayrıca 1961 yılında Filistin’de arkeologlar tarafından yapılan bir kazıda Pilatus’un Tiberius döneminde Vali atandığını kaydeden bir taş levha bulunmuştur. Barnabas gerçekten İsa’nın öğrencisi olsaydı Pilatus’un Vali atandığı tarih konusunda yanılmazdı. Bunlar ve bunlara benzer daha birçok hatadan dolayı teologların ve tarihçilerin bu kitabı ciddi bulmamaları gayet yerindedir ki günümüzde birçok din âlimi bile Barnabas İncil’inin 16. yüzyılında İslamiyet’e geçmiş bir İtalyan papaz tarafından yazıldığını kabul etmektedir.  

d. Peki, Tevrat ve Zebur ne oldu?
     Bazı insanlar bizlere gelip şöyle güzel ve mantıklı görünen bir hikâye anlatırlar: “İlkin Tanrı Tevrat’ı Hz. Musa aracılığıyla Yahudi halkına yolladı ama etkin olmadığı veya hahamlar onu değiştirdikleri için ardından Zebur’u Hz. Davut’a indirdi, fakat onun geçerliliği bitince Tanrı Hz. İsa aracılığıyla Hıristiyan kavmine İncil’i verdi. Yine insanların İncil’i tahrif etmeleri üzerine Tanrı sonsuza dek kalıcı olacak Kuran’ı Müslüman halkına Hz. Muhammed aracılığıyla yollamaya karar verdi.” İlk başta bunu belirtelim ki gerçek tarih böyle bir iddiayı desteklemiyor. Daha önemlisi, Tanrı gerçekten birbirini geçersiz kılan farklı vahiyler farklı kavimlere göndermiş olsaydı hem kafamızı adeta allak bullak etmiş hem de kendi karakteriyle çelişmiş olurdu. Tevrat ve Zebur (Eski Antlaşma) sadece Musa ve Davut’un yazmış olduğu kitaplardan ibaret değil, bunun dışında, Tanrı’nın esinlemiş olduğu başka peygamberlere ilettiği vahiyleri de içermektedir (Eyüp, Süleyman, Yeşaya, Zekeriya vs.). Eski Antlaşma İsrail halkına gönderilen ve kutsal peygamberlerin yazılarını içeren 39 bölümlük bir bütündür. Ayrıca, bu kutsal yazılar aynı ortak mesajı sürdürmekte ve birbirini geçersiz kılmamaktadır. Hatta peygamberlerin sözlerinin başından sonuna kadar İsa Mesih’i işaret ettiklerini ve İsa Mesih’te tamamlandıklarını güvenle söyleyebiliriz (bkz. Luka 24:25-27; İbraniler 1:1-3). Bu anlamda İncil (Yeni Antlaşma), Kutsal Kitap’ın ilk yarısı olan Eski Antlaşma’yı tamamlamış oldu. Her bir Hıristiyan hem Eski, hem de Yeni Antlaşma’yı Tanrı’nın Sözü olarak kabul eder. İncil’in olduğu gibi, Eski Anlaşmanın yazılarının günümüze kadar bozulmadan geldiğine dair bol tarihsel ve arkeolojik kanıtlar bulunmaktadır.   

 

 
  Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol